Ülke gündeminin birinci maddesi maalesef ki hayat pahalılığı…
Uzun yıllardır unuttuğumuz…
Yeni neslin çok bilmediği…
Eskilerin hatıralarında kalmış…
Maziden bir alıntı…
Hayat pahalılığı…
Zamlar…
Peki ne oldu da bu hale geldik.
Kimi dinlerseniz dinleyin gerçek değişmeyecek.
Muhalefet topu her fırsatta olduğu gibi hükümete atıyor….
Hükümet sorumluktan kaçabilmesi mümkün değil.
Lakin ne oldu da bu hale geldik.
Dünyanın içinde bulunduğu bu durum elbette bize özel değil.
Oysa mutfaklar yanarken sebepler vatandaşın ne kadar umurunda…
Pandemi sadece bedensel sağlığımızı değil ruhsal sağlığımızı hatta ekonomik sağlığımızı da bozmakta.
Kim savunabilir ki hayat pahalılığını…
Kimse!
Hayat pahalılığı dört bir yanımızı sarmışken kimse dünya da ki buhrana ve pandemi sebeplerine bakmaz…
Bakacağı ilk yer devlettir.
Ve devleti yönetenler….
O zaman bir arayış başlar…
Vatandaş aradığını bulamazsa hükümete son bir şans verir.
Sonunda normale dönmezsek iyisine kötüsüne bakılmaz…
Bir şeyleri düzeltmek yoluna koymak için zaman var.
Pandemi belası tüm dünyayı sarmışken bu nasıl olacak kimse bilmiyor.
Buna karşın alınacak sert tedbirler özelikle piyasayı speküle edenlere göz açtırmak lazım…
Devlet piyasalara müdahale etmesi gerekiyor.
Elbette çok iyi günlerden buralara geldik.
Bu iyi günlerimizi inşa edenler inanıyorum ki bizleri bu durundan çıkartacaklardır.
Çünkü ortada bir alternatif henüz çıkmış değil…
Alternatif olmaya çalışanların sözleri hep lafta…
Millete yeterince inandırıcı gelmiyor.
Bu onların temelden sorunu zaten…
Bir zaman sonra dediğim gibi çareler tükendiğinde kimse iyiye kötüye bakmayacak.
Bakamayacak duruma gelecek.
İşin siyasi yönü bir tarafa bütünüyle refah üzerine kurulu bir sandık karşımıza çıkacak.
Bizler bir takım acı reçeteleri yaşarken seçim zamanı bu reçeteler dosyalardan çıkar ve karşılık bulur.
Hükümet etme kriterleri değiştiğinden ufak farklar sonucu belirler…
Sonucu ideolojik partiler değil mutfak belirler…
Sonucu anket sonuçları değil seçim öncesi ekonomik veriler belirler…

Editör: Haber Merkezi