Kaç hafta oldu artık bilmiyorum.
Suriye gündeminden bir türlü çıkamıyoruz.
Haberler Suriye ile dolu.
Geri dönüşler.
Şam da yaşam…
PYD unsurları…
Bitmeyecek anlaşılan…
Elbette önemli bir konu…
Elin sorunu diyemiyoruz.
Bize de ilgilendiriyor.
Ama çıkamıyoruz ir türlü bu gündemden.
Hal böyle olunca kendi sorunlarımıza kafa çeviriyoruz.
Milyonlar asgari ücreti bekliyor.
Hayat pahalılığında düşüş bekliyor.
Kamu yatırımları durma noktasına geldi.
Yozgat giderek kabuğa çekildi.
Ciddi bir siyasi boşluk oluştu.
Yerel sorumlarımızı bürokrasi canavarının elinde toprağa gömülü vaziyette.
Bir tek Belediyenin hareketliliği Yozgat’ı canlı tutuyor.
Üniversite zıplayacak ama birileri ayağına pranga vurmakla meşgul.
Bürokrat mezarlığına doğru hızlıca yol alıyoruz.
Yozgat birilerinin dinlencesi ya da sürgünü olmak üzere…
Zaman akıp giderken elimizden, muhasır medeniyetlerle aramızda olan mesafe giderek artıyor.
Muhalefette yorgun.
Fikir üretmek bir yana baskılayacak hamlelerden çok uzak.
İlk kez böyleyiz diyemem.
Çoğu kez de diyemem…
Garip bir döneme girdik.
Ülkemizde garip bir dönemde.
Bunlar değişim öncesi bir durum diyenlerde var.
Bunların sessiz çoğunluğun çığlığı diyenlerde.
Oysa çarşı da pazarda konuşan tartışan eleştiren savunan insanlarla doluydu.
Şimdi herkes bir lal…
Bülbüller altın kafesin gerçekte altın olmadığını mı fart etti.
Bilemiyoruz.
Bunun bir testi varsa.
O da seçimden başkası olmayacak gibi.
Bugünden seçimi konuşmak anlamsız biliyorum ama bir anlam yüklemeye ve bir mana bulmaya çalışıyorum.
Bulamıyorum.
Siz bulabildiyseniz ne ala…
En azından artık şu Suriye gündeminden bir çıkalım.
Ülke kendi sorunlarına dönsün.
Kendi sorunumuz deyince sadece ekonomi ve yaşam kalitesinden bahsediyorum.
Diğerleri biraz bekleyebilir.
Zira herkesin ortak payesi…
Zengini de…
Fakiri de…
İşçisi de…
Memuru da..
Emeklisi de…
Yoksa alıştık, kanıksadık mı?
Amam ha…
Silkelenin de kendisine gelin derim.
Saman alevi gibi olmayın.
Başkalarının gündeminde yaşamayın.
Kendi gündeminizi manşete taşıyın.