Pek kıymetli okurlar, uzun bir aradan sonra – bu zaman içerisinde anladım ki insan bazı alışkanlıklarından vazgeçemiyor – tekrar bu köşeden sizleri örümceğe ağı, arıya balı öğretenin, üzerinde gemilerin yürüdüğü sulara ilim verenin adıyla selam ediyorum.
Zaten onun adıyla başlamayan sözün ne kıymeti olur ki?
Sevgili okur!
Küresel daralmanın, sıkışmanın, yozlaşmanın, bunalımın ve kaosun zirveye tırmandığını hissedebiliyor musunuz?
Sadece madde anlamında değil, ruhi, duygusal ve psikolojik anlamda da tükenmişliğin pençesinde can çekiştiğimizi hissedebiliyor musunuz?
Bence hissedebiliyorsunuz. En azından benim hissedebildiklerimi… Bu yazımda sizlere asırlar öncesinden o günün ve bugünün muhataplarına “ikra’” ilahi hitabı ile başlayan Kitab-ı Mukaddes’ten söylemek arzusundayım. Hani şu hep ölünün arkasından okunan ancak dirilerin muhatabı olan…
Okumaya başladığınız andan itibaren övgüye layık olan yaratıcının adeta sizinle konuştuğunu, içinizde feveran eden bunalımlı ve hastalıklı düşüncelerin bir bir cevap bulduğunu hissediyorsunuz.
Öyle ilahi hitaplar var ki, gözlerinizin bir lahza kocaman kocaman olduğunu hissediyorsunuz. Bazı sözleri okurken gözlerinizin dolduğunu ve ağlamaklı hissettiğinizi, bazı sözlerde ise dudaklarınızın istemsiz gülümsediğini hissediyorsunuz. Ayet ayet ilerledikçe övgüye layık yaratıcının ne büyük bir dost ne büyük bir düşman olduğunu tekrar tekrar öğreniyorsunuz. “Bu rüzgâr neden böyle esiyor?” diye sorduğunuzu hatırlar mısınız? İşte rüzgârın yaratıcının izni ve emri ile hareket ettiğini ilan eden ayetlere geldiğinizde sorduğunuz sorudan utanıyorsunuz. İşte tam o anda rüzgârı sevmenin yaratıcıyı sevmek olduğunu anlıyorsunuz.
Bakın Ahzap suresi 3. ayetteki ilahi mesaja bir kulak verelim: “Allah’a güven, vekil olarak Allah yeter.” Bu söze kalpten inandığınız anda sevgili okur, hiçbir tapu senedinin, hiçbir sigorta poliçesinin bu sözden daha ucuz ve daha güven verici olmadığını anlıyorsunuz. Yazımın başında daralmadan, bozuk düzenden ve yozlaşmadan bahsetmiştim. Hicr suresi 56. ayette diyor ki: “Rabbinin rahmetinden yolunu şaşırmışlardan başka kim ümit kesebilir?” Bu ilahi mesajdan hareketle Mehmet Akif Ersoy bakın ne söylüyor:
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Evet sevgili okur öyle bir kitap ki okuduğunuz her bir mesajda boyut değiştiriyorsunuz, aydınlanma yaşıyorsunuz ve ufukların ötesini görmeye, düşünmeye başlıyorsunuz.
Dünyanın ve insanların içerisinde bulunduğu buhranın tek ilacının Kitab-ı Mukaddes’i okumak ve anlamak olduğuna inanıyorum. Kitab-ı Mukaddes’in güncel muhatapları olarak duvarlardan masalara indirilmesi gerektiğinin büyük bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Şi’ra’nın rabbi yazımızı, Kitab-ı Mukaddes’i faal akıl ile okuyup anlamak üzere yazımızı okuyan kullarına vesile kılsın. Amin.
Sağlıcakla kalın!