YÜRÜ YOZGAT kelimesine çok takılmayın efendim. İlerde gerçekleştirmeyi planladığım bir proje için bulduğum bir isim bu. Şimdiden burada kullanmada bir sakınca görmüyorum. Ama anlaşıldığı üzere yürüyoruz. Ve bu yürüyüşü şafakta yapıyoruz. Ben sizlere işte yürümek şöyle iyidir, böyle sağlıklıdır ya da güne erken başlamak şöyle faydalıdır demeyeceğim. Bunlar zaten hepimizin malumu. Dilerseniz Hamdi Temel hocamın bu konuya ışık tutan yazısını (ormanda yürümenin faydaları üzerine) okuyabilirsiniz. Ben sizlere bir müddettir güneş kollarını Çamlık’ın ardından uzatmaya başladığı sırada yaptığımız Çamlık yürüyüşlerini anlatmak istiyorum. Buluşma noktamız tahmin edeceğiniz üzere ülkemizin ilk milli parkı Çamlık’taki gölet. Buradan başlayan yürüyüşümüz kimi zaman Çamlık zirveye kadar devam ediyor. Yolda birbirimize takılıyoruz, gelmeyenleri şaka yollu topa tüfeğe tutuyoruz. Sabahın erken saatlerinde güne zinde başlarken, oksijen depolarımızı da dolduruyoruz.
Biz bu işte yeniyiz. Epey yeniyiz. Çamlık’ta sabah yürüyüşü yapan iki grup daha olduğunu öğreniyoruz. Bülbülderesi Spor Ekibi ve Seher Vakti Spor Ekibi… Tabi bu iki ekip arasında kıyasıya tatlı bir rekabet olduğunu da… Geçenlerde Seher Vakti Spor Ekibi’nin yürüyüş saatine denk geliyoruz ve onlara katılma şansımız oluyor. Bizi ekip lideri Osman abi ile tanıştırıyorlar. Osman abi, Yozgat’ın eşraflarından, tanınan, bilinen saygı duyulan esnaflarından. “Tam 27 yıl oldu diyor” Osman abi. 27 yıldır bu ekibi toplayıp liderlik yapmış. “Ben bıraksaydım çoktan dağılırdı” diyor. Rektör hoca da benim ekibimde derken ki gururunu, mutluluğu ve özgüvenini tüm jest ve mimiklerinden alıyorsunuz tecrübeli liderin.
Yürüyüş boyunca belli yerlerde durup kültür, fizik ve ısınma egzersizleri yapıyorlar. Nefes egzersizi ile bir yandan nefesleri açarken bir yandan da Bülbülderesi Ekibi’ne meydan okuyorlar. Kaymakam abinin yürüyüş boyunca muzipliklerine tanık oluyoruz. “Sen nasıl düştün buraya, hadi bu adam bizi bırakmıyor” diyor bana Osman abiyi işaret ederek. Lider Osman abi prensipten ve disiplinden taviz vermiyor. Kaymakam abi, biraz kızdırsa da Osman abiyi aralarındaki dostluk ve muhabbetin sınırlarını bulmak pek mümkün değil. Dile kolay 27 yıl…
Bu arada yürüyüşümüz esnasında yapmış olduğum bazı gözlemler var ki bunlara bir parantez açmak isterim. Göl kenarındaki piknik alanlarından geçerken bir gün önceki piknikçilerden kalan kirlilik de ağaran güneşle birlikte gün yüzüne çıkıyor. Gördüğümüz bu manzara karşısında göz bebeğimiz Çamlığımızın duyarsızlığa kurban edilmemesi gerektiğini ve yeme-içme, piknik faaliyetlerine kalıcı olarak kapatılması gerektiği düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Bu konuda daha önce bilim kurgu türünde yazdığım “Minimum Enerji Sarf İlkesi: Fizik Yanılıyor Olabilir!” isimli yazıma göz atabilirsiniz. İki metal kutunun çekirdek kabukları ile sahne dekoru hazırlanırcasına kombinlediği yere geldiğimizde isyan bayrağını çekiyoruz. Bizim arkadaşlarımızdan birisi metal kutuları çöpe atmak üzere aldığında benim aklıma şu soru geliyor: “Bırakan insan, kaldıran insan, fark ne? Cevap Fars Edebiyatı’ndan “ikisi de aynı membadan beslenir, bir ot olur biri ney” minvalindeki veciz söz ile geliyor.
Hülasa sevgili okur!
Çamlığımız var, tertemiz havamız var ve bizler bizi üzen manzaraları bir kenara bırakıp yürüyoruz. Sizleri de yürümeye davet ediyoruz.
Kalın Sağlıcakla.