Güncel

‘Terbiye önce ailede başlar’

Yozgat İl Müftü Yardımcısı Aybala Tuğba Uzuner,  mükemmel bir toplum oluşturmanın temel şartı olan hak ve sorumluluk bilincinin aile için de büyük önem taşıdığını söyledi.

Abone Ol

Yozgat Belediyesi ile İl Müftülüğü işbirliğiyle Çarşamba Söyleşileri kapsamında Yozgat İl Müftü Yardımcısı Aybala Tuğba Uzuner, kadınlara yönelik sohbet gerçekleştirdi.
Yozgat Belediyesi Eğitim ve Kültür Merkezi’nde (Tarihi Askerlik Şubesi) düzenlenen programda  Müftü Yardımcısı Uzuner, "Aile Terbiyesinde Bilinmesi ve Uygulanması Gereken Görevler" konulu seminer verdi. 
İnsani ve hukuki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi, sağlam bir temel üzerine inşa edilmiş olması gerektiğinin altını çizen, Müftü Yardımcısı Uzuner, sorunun ortaya çıkmasından ziyade, sorunun ortaya çıkmasına fırsat vermemenin önemine dikkat çekti.
Müftü Yardımcısı Uzuner, “Erdemli ve mükemmel bir toplum oluşturmanın temel şartı olan hak ve sorumluluk bilinci, ailenin temel birimi olan için de büyük önem taşır. Aile ortamı aynı zamanda bir eğitim ortamı olduğundan, çağdaş eğitimcilerin yanı sıra Müslüman eğitimciler aile eğitiminin önemine vurgu yapmışlardır” dedi. 
Toplum içindeki en küçük topluluğun aile olduğuna vurgu yapan Müftü Yardımcısı Uzuner, şunları kaydetti:
“Aile dinimizde çok önemlidir. Aile koca, karı ve çocuklardan oluşur. Buna kardeşler, anne babalar, nine ve dedeler gibi yakın kan bağı bulunan akrabalar da eklenirse buna da geniş aile denir. Aile yapısı ne kadar sağlam olursa, o toplum da o kadar sağlam olur. Terbiye önce ailede başlar. Ailede verilmeyen terbiye, nereden alınırsa alınsın eksik kalır. Çünkü terbiye ahlaki bir terimdir ve sadece söz ve anlatımla olmaz. Aile terbiyesinde bilinmesi ve uygulanması gereken unsurlar Kur’an-ı Kerim de şöyle ifade edilir: 
Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez”. (Nisa 36).”
Bu ayet- kerimede aile terbiyesinde bilinmesi ve uyulması gereken on emir sayıldığına değinen Müftü Yardımcısı Uzuner, sohbetinde şunları kaydetti:
1- Allah’a ibadet etmek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak.
Bu emir Allahü Teala tarafından kullara Peygamberler aracılığıyla bildirilen ilk emirdir. Zira Allah’tan başkasına yapılan ibadet ve Ona eş koşmak en büyük günah ve aynı zamanda kendimize yapılan bir zulümdür. Ailede ibadet çocuklara küçük yaştan itibaren öğretilir ve uygulama yaptırılır. En iyi öğretme ve uygulama şekli ise aile büyüklerinin yaptıklarıdır. Unutulmamalıdır ki çocuklar büyüyünce de ebeveynlerini taklit ederler.
2- Ana-Babaya iyilik etmek.
Varlığımıza vesile anne-babalarımızdır. Bu nedenle onlara itaat etmek, hizmetlerinde bulunmak en büyük görevlerimizdendir. Onların emir ve tavsiyelerini Allah’a isyan içermediği sürece yerine getirmek gerekir. Zira Allah’a isyan olan yerde hiçbir kula itaat yoktur. Özellikle onların yaşlılıklarında yanlarında bulunulmalı, hizmetleri görülmelidir. Onları huzurevlerine mahkum etmek, en büyük sevap kapımızın kapanması anlamına gelir. Anne-babaya saygısızlığı bırak, “onlara öf bile demeyin” buyuruyor.
3- Akrabaya iyi davranmak.
Akraba kan bağı yakınlığı anlamına gelir. Ana veya baba tarafından olması farketmez. Amca baba yarısı, teyze ana yarısı olarak tarif edilir örfümüzde. Başımıza bir şey geldiğinde ilk başvuracağımız mevki, anne-babalarımız, sonra da akrabalarımızdır. Akrabanın görüp gözetilmesini dinimiz ‘Sıla-i rahim’ diye nitelendirir. Sıla-i rahim dinimizde çok önemlidir. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyuruyor:“Ey Mü’minler! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakınınn. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde gözetleyicidir”. (Nisa 1).
4- Yetimlere iyi davranmak.
Hiçbir çocuk anne-babasının ölmesini, hiçbir anne-baba da çocuklarının öksüz veya yetim kalmasını istemez. Belki de imtihanımızın bir parçasıdır. Babası ölmüş sabi bir çocuk yetimdir. Ona bakmak, iaşesini temin etmek, eğitimini üstlenmek en yakınlarına bir görev olmakla birlikte toplum olarak hepimizin sorumluluğundadır. Bir yetime kendi çocuğumuzmuş gibi bakmak aynı zamanda bir sosyal görevimizdir. 
5- Yoksullara Yardım Etmek.
Yine imtihan gereği maddiyat bakımından herkesin durumu bir değildir. Bazı insanlar çok varlıklı ve zengin iken, bazıları da fakir ve ihtiyaç sahibidirler. Toplum yapımızın sağlam ve güçlü olabilmesi için fakir ve yoksulları görüp kollamamız gerekmektedir. 
6- Yakın Komşuya İyi Davranmak.
Yakın komşu, evi yakın olan komşu veya akrabadan olan komşudur. Dinimizde aileden sonra haklarına en fazla riayet edilmesi gerekenler komşularımızdır. 
7- Uzak Komşuya İyi Davranmak.
Dikkat edilirse komşu uzak ve yakın komşu olarak ikiye ayrılıyor. Uzak komşu; ya evi uzak, ya da akrabadan olmayan, veya da müslüman olmayan komşuya denir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere komşulukta din sorgulanmaz. 
8- Yanındaki Arkadaşa İyi Davranmak.
İyi davranılması gerekenlerden biri de beraber çalıştığımız, beraber yolculuk yaptığımız, meslektaşlarımız, günü birlik görüştüğümüz yanımızdaki yakın arkadaşlarımızdır. Kişi onlarla da iyi geçinmeli, onlara iyilik yapmalı, işlerinde yardımda bulunulmalı, her konuda onlara örnek olunmalıdır. 
9- Yolda Kalmışlara İyilik Etmek.
Evinden, barkından, memleketinden uzakta, gurbette olan, zorda kalmış, ihtiyaç sahibi kimselere de iyilik yapmamız müslüman olmamızın gereğidir. Onların derdi ile dertlenmek, sorunlarına çözüm üretmeye çalışmak, onları kendi evlerindeymiş gibi hissettirmek çok büyük sevaptır.
10- Ellerimizin Altında Bulunanlara İyi Davranmak.
Başta zikrettiğimiz ayet-i kerimede kendilerine iyi davranılması emredilenlerin sonuncusu da yanımızda çalıştırdıklarımız, hizmetimizde bulunanlar ve tebamız altında bulunan hanımlarımız, çocuklarımız ve cariyelerimizdir. (Ülkemizde şu anda cariyelik yoktur). Emrimiz altında bulunan bunlara iyi davranmak dinimizin şiarındandır.        SALİH AKGÜL