Merhabalar Sevgili Okur,
Moda deyince aklımıza ne gelir?
Kültür denince peki?
Tüketim alışkanlıklarımızın değişmediği adının henüz “tüketim çılgınlığı” olmadığı dönemlerde evlerde yemek hazırlanırken kullanılan malzemelerin artıkları; demlenen çayın posaları; meyve, sebze kabuklarının, artıklarının hiçbiri boşa gitmez hayvanlar beslenir, bahçe bakımında kullanılır, eve alınan malzemenin kullanımından sonra ambalajı sağlamsa mutlaka saksı ya da saklama kabı olarak değerlendirilir, eski giysiler annelerin gözde toz bezine dönüşürdü… Şimdilerde özellikle tekstil alanında giyim sektöründe “eski görünümlü” yeni ürünler olarak hayatımıza girer oldu. O halde ürünün tercih edilirliği görünümünden ziyade popülerliği ile alakalı. Yani moda olması ile…
Şu konuda bir anlaşalım, bazen kültürümüze kazandırdığımız yerleşip kalması gereken davranışları -hatta zaten kültürümüzde var olan bazı davranışları- nedense zamanla unutuyoruz. Sonra bir vesileyle o “davranış” tekrar gündeme geliyor moda oluyor. Bizler modaya uyuyor veya uymuyoruz sonra zaman geçiyor kazandığımız alışkanlık demode oluyor sonra yeniden bir pazarlama stratejisi olarak karşımıza çıkıyor daha sonra yine… yeniden …
E peki ne yapmalıyız? Tabi ki bu yeşil modayı moda olmaktan çıkarıp ait olması gereken yere, kültürel özellik, karakter, alışkanlık kategorisine eklemeliyiz…
Çevrecilik de heves değil moda değil, alışkanlık olmalı, huy edinmeliyiz, bir zamanlar belki farkında olmadığımız şekilde kültürümüzde, alışkanlıklarımızda yeri olan çevreciliği tekrar ait olduğu yere yerleştirmeliyiz.
Bunun için eğitim sürecimiz dahilinde karşılaşabileceğimiz etkili olduğu tecrübeyle sabitlenmiş metotlar var. Özellikle eğitimci okurlarımın dikkatini celbetmek istiyorum. “Çevre farkındalığı kazandırmak” ve bu konuda dokunduğunuz hayatlarda kalıcı izler bırakmak için yararlanabileceğimiz enstrümanlar mevcut. Yeter ki yeşil modaya uymak bu modayı kültürümüze tekrar yerleştirmek için kararlı olun …
Hele de ödül, prestij kazandırma gibi detaylarla teşvik eden uygulamalar varken yeni eğitim öğretim süreci öncesinde bu uygulamalara bir göz atmak gerekir diye düşünüyorum.
Bu nedenle bu hafta yeşil modanın eğitim camiasında ki faydası, başarısı kanıtlanmış üniversite düzeyinde GreenMetric; okul öncesi, ilk ve ortaokul düzeyinde “Eko-Okullar” adında ki yeşil yaşama adapte olmayı keyifli bir yolla sağlayan, çevreciliği alışkanlık haline dönüştüren uygulamalardan bahsedeceğim siz değerli okurlarıma …
UI GreenMetric
Üniversite kampüslerinde çevre, toplum ve ekonomik açıdan sürdürülebilirliğin hedeflendiği, yapılan çalışmaların ve izlenen politikaların birtakım analizlerle değerlendirildiği UI GreenMetric “Dünya Yeşil Üniversiteler Sıralama Sistemi” olup 2010 yılında Endonezya Üniversitesi tarafından geliştirilmiştir. Geliştirilen bu sistemle üniversiteler benimsedikleri sürdürülebilir yaşam tarzlarıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek hale gelmektedir. Sistemdeki sıralanma ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlar açısından diğer üniversitelerle kıyaslanmak için tasarlanmıştır ve bu sistem tüm dünyada üniversitelerin sürdürülebilirlik üzerine gerçekleştirdiği faaliyetlerini kıyaslayabilmek için kullanılan en yaygın ölçütlerdendir.
GreenMetric sistemi ile üniversiteler; yapı ve altyapı (%15), enerji ve iklim değişikliği (%21), atık yönetimi (%18), su kullanımı (%10), ulaşım (%18) ve eğitim (%18) şeklinde altı ana kategori üzerinden derecelendirilerek belirtilen yüzdelikler oranında toplamda 10000 puan üzerinden derecelendirilir. Başvuru yapan her üniversite ‘UI GreenMetric World University Ranking’ platformuna entegre edilmiş bir çevrimiçi sistem üzerinden ilgili verilerinin girişini yaparak ve ana başlıklarda ulaştığı puana göre değerlendirilerek sıralamada yerini alarak global çerçevede tanınırlığını ve prestijini artırırken ev sahipliği yapmış olduğu öğrencilerine de sürdürülebilirlik ve çevresel sorunlar üzerine farkındalık kazandırır.
Eko Okullar Programı
Akdeniz çanağındaki turizm açısından gelişmiş ülkelerde yaygın olan, temiz ve sağlıklı yüzme suyu, donanımlı plajlar, iyi ve doğru bir çevre yönetimi için “çevre bilinçlendirme” etkinliklerini içeren Mavi Bayrak’ın uygulamalarıyla ülkemizdeki plajların temizliği ve turizm açısından tercih edilirliğine önemli ölçüde katkı sağlayacağı düşünülerek, uygulamanın ülkemizde de başlatılması ve sürdürülmesi amacıyla Turizm Bakanlığı önderliğinde 1993 yılında Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) kurulmuştur.
Kuruluşunu takiben Mavi Bayrak Programı'na başlayan TÜRÇEV 1995 yılında Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı (Foundation for Environmental Education, FEE) şemsiyesi altında Eko- Okullar, 1996 yılında Çevrenin Genç Sözcüleri, 2004 yılında Okullarda Orman ve 2011 yılında da Yeşil Anahtar Programları 'nı ülkemizde yürütmeye başlamıştır.
TÜRÇEV in birbirinden faydalı programları arasında benim özellikle değinmek istediğim günümüz itibari ile 98 ülkede uygulanmış 52.700'den fazla okula, 19 milyon 'dan fazla öğrenciye ve 2 milyon öğretmene ulaşılan Eko-Okullar programı. Mavi Bayraklı plajları duymuşsunuzdur mutlaka. Bu programda onun Yeşil Bayrak versiyonu diyebiliriz.
Bu program ile okul öncesi eğitim kurumlarında, ilk ve ortaokul düzeyindeki öğrencilere çevre bilinci, çevre yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma konuları aşılanıyor ve programın uygulandığı okullardaki öğrenciler program sürecinde edindiği çevresel bilgileri davranış haline getirerek duyarlılıkları ile daha yaşanabilir çevre inşa etmenin temellerini atarken ailelerini, yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarını (STK) bu konularda bilinçlendirmede de aktif rol alıyor.
Öğrenciler ekip ruhunu deneyimlerken sorumluluk sahibi bir kimlik geliştirerek, sorunları tanıyıp çözüm üretme ve tartışma yetisini kazanır, karar verme, plan ve rapor hazırlama yeteneği gelişir, israf olgusunu tanıyarak tüketim alışkanlıklarını değiştirir ve doğal kaynakları koruma bilinci gelişir. Bu süreçte de okullarında temizlik ve düzenin sürekliliği sağlanırken su ve elektrik tasarrufu bilinci gelişir. Elbette programın uygulanma sürecinde öğrenciler kadar okul müdürü ve idarecilerin, öğretmenlerin de bu konuda istekli olması ve desteği çok önemli.
Bahsettiğim bu ve benzer uygulamaların en can alıcı özelliği çevreci alışkanlıklar kazandırmakla kalmayıp muhatap olduğu kitleye de program dâhilinde yaptıkları çalışmalar ve verdikleri çevre eğitimiyle üstün başarı sağlamış okullara Yeşil Bayrak ödülü ile prestij kazandırarak okulun tanınırlığını ve saygınlığını artırıyor olmasıdır. Bilhassa eğitimci okurlarımın çevresel faaliyetlerinde hem kendilerine hem öğrencilerine hem de çalıştıkları kuruma fayda sağlarken prestij de kazandıracak bu uygulamaları yeni eğitim/öğretim dönemi öncesi yakından incelemelerini ve istifade etmelerini tavsiye ederim. Özellikle “Eko-Okullar Yeşil Bayrak Ödülü” için bu eylül ayı içerisinde başvurularınızı yapmayı lütfen unutmayın...
Haftaya görüşmek üzere…