Vah Ahvalimiz

Abone Ol

Zalime zembille sundular balı, şekeri
Mazlumun hissesine kara katran düştü

Ar perdesi aralandı, modern oldu soyunmak
Hicap elbisesi pazar tezgahına düştü

Kalmadı kimsede izan ve şuur
Şehirlerin üzerine simsiyah bulutlar düştü

Gül bahçelerine baykuşlar tünedi
Hüthüte viraneler düştü

Ulema sustu lâl oldu dilleri
Soytarıya koskoca cihan düştü

Fitne, haram ne varsa gayr-ı meşru
Şimdi meşru hepsi, meşruya saye düştü

Kurt postuna büründü çakal
Av oldu kartal, akbabaların önüne düştü

Sesi en çok çıkanı çıkardılar başköşeye
Hicabından susana köşede kuru minder düştü

Adaletin kılıcı kesmez oldu, köreldi
Yavuz hırsıza koca koca gökdelenler düştü

Ne irfan kaldı ne feraset
Tarumar oldu o mamur şehirler, bitap düştü

Sahi ufuklara ne oldu kayboldu gözden 
Feza çöktü sanki paye paye, yıldızlar düştü

Su bulandı, kan sulandı
Mahrem olanlar ışıl ışıl vitrinlere düştü

Kabalık, zorbalık moda oldu 
Utanç ve nezaket ummana düştü

Yalan yalan içinde yoğuruldu
Doğrunun hakkına kör zincirler düştü

Bir ömürlük gönül közü: Adı aşk
Tek gecelik küle düştü

Sedeften yeleler ki o bin yıllık küheylanın
Esti Tıhame rüzgârı bir bir toprağa düştü

Ve delindi asemanın bağrı bir kere
Aksa’nın kalbine ateş Müslüman eliyle düştü

Zaman aldı öcünü kul hakkı bilmezden
Son demde ağızdan figan ile ah düştü 
Söz kirlendi, öz kurudu, çiçekler baharda soldu
Vah ahvalimizden hisseye bu acı satırlar düştü

Ey Nur dağından esen bad-ı saba, yeniden es ki 
Hasretinle gözlerimden iki damla yaş düştü…