Yaratıcı-Tabiat İlişkisi Bağlamında Atom Altı Etkinlik

Yaratıcı-Tabiat İlişkisi Bağlamında Atom Altı Etkinlik
Abone Ol

Geçtiğimiz hafta atom ve atom altı evrene giriş yapmıştık. Bu hafta o yazımızın devamı niteliğinde doğa yasalarının temel düzeyde nasıl işlediği ve bunun yaratıcı ile nasıl ilişkilendirilebileceği sorusuna dair bazı fikirlere yer vermek istiyorum. 
Bilinebilecek fenomenlerin peşine düşmek kadar bilinemeyecek konular üzerinde de düşünmek gerektiği kanaatindeyim. Bu kanaatte olmamız için Bakara Suresi’nin 260. ayeti gibi güçlü bir sebebimiz var. O ayetten aldığımız hisse ile insanoğlunun bilinmezlikler üzerine düşünmesinin bir akla sahip olmasının gereği olduğunun biz muhataplara bildirildiğine inanmaktayız. Bununla birlikte yaratıcı biz muhataplarına tabiat vasıtası ile mesaj yollamakta. Örneğin yanımıza gelen bir kuşun ötüşünden onun ne söylediğini sıradan insanlar olarak anlamayabiliriz. Ancak onlar kendi lisanında kendilerine verilen ilmi icra etmektedirler. Nitekim Neml Suresi 22. ayette bu husus bizlere tebliğ edilmektedir. 
Mikro evrenden makro evrene kadar akıl sınırlarını aşan pek çok konu bulunmaktadır. Bu konuları fizik, matematik kuralına oturtmamamız ya da bir cihaz ile ölçemiyor olmamız aslında sağduyumuza güvenmemiz açısından oldukça önemli bir ipucu veriyor bize. Nitekim yüce yaratıcı insanlığa peygamber vasıtasıyla gönderdiği öğretisinde “Şüphesiz ki, Allah göklerin ve yerin bütün sırlarını, (insanların göremediklerini ve bilemediklerini) bilir.” şeklinde biz muhataplara seslenmektedir. 
Yaratıcının ilminin ve bilgisinin sonsuzluğu ile kâinatı anlamlandırma noktasında; Lokman Suresi 27. ayetine (“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez”) ve Kehf Suresi 109. ayetine bakmak yerinde olacaktır. Düşünmemiz o kadar çok sebep var ki… Cansız bir tohum, cansız bir toprağa düşüp bir canlılık meydana getiriyor. Atom ve atom altı evren yine iş başında… Orada tam olarak neler oluyor dersiniz? 
İlk insanlardan beri dünya üzerinde meydana gelen tüm hadiselerdeki kuantum boşlukları yaratıcı tarafında mı zamanla mı doldurulmaktadır? 
Burada özgür irade kavramının hükmü nedir? 
Yaratıcı bilinç açılana kadar kuantum boşluklarını kendi doldururken bilinç açıldıktan sonra özgür irade ile farklı seçenekler arasında tercih yapılmasına olanak mı vermektedir? 
İsra Suresi 13. ayet der ki: “Her insanın amelini boynuna yükledik.” Peki bizler önceden yaratıcı tarafından yazılanın yanında özgür irade ile seçtiklerimizi mi yaşamaktayız? 
Bu bilinenleri bizler de bilebilelim diye geldiysek dünya hayatına, bildiklerimiz bilmediklerimiz ne kadarıdır? 
Yaratıcı yarattıklarına kitapları (Kur’an için yaratıcı Hakka Suresi 51. Ayette “Şüphesiz Kur’an, gerçek kesin bilgidir.” buyurmaktadır.) ile seslenirken tabiat ile de duyu organlarına hitap -bilmemiz gereken kadar- etmektedir. Tabiat ezelde yaratıcı tarafından belirlenen kanunlar doğrultusunda yine onun sevk ve idaresinde varlığını sürdürmektedir. Onun tabiattaki bazı kanunları bilinemez yapmasındaki sebep muhtemelen yaratılan olarak kategorize edildiğimizi ve sınırlarımızı iyi analiz etmemizi istemesindendir. 
Modern bilim evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce “Big Bang” olarak isimlendirilen patlama ile meydana geldiği bulgularına ulaşmıştır. Yaratıcı bu hususu Enbiya Suresi 30. ayette (“İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi?”) şeklinde açıklamaktadır.  Tüm bunlar bir kenara sağduyu ve hissiyatlarımızın da bu konuyu anlamada en önemli kaynaklar olduğunu belirtmek isterim. Yaratıcı – tabiat ve kuantum konusunu -ki oldukça kaygan bir zemindir- kaleme aldığım bu yazım kendimce sorduğum sorular ve yine kendimce bulmaya çalıştığım cevaplar üzerinedir. Sevabının da günahının da sorumluluğu şahsıma aittir. Kem söz etmemeye dikkat etmekle birlikte, bilmeden istemeden etmişsek önce yaratıcıdan sonra siz okurlardan bağışlanmayı dileriz. 
Yazıma kendi yazdığım ve bu yazının altına oldukça uygun olduğunu düşündüğüm bir dörtlük ile veda ediyorum… 
Selamların en güzeli ile…
Dünya dedikleri fezanın orta yerinde küçük bir han,
İnsanoğlu! Geldin bu hana özgür değilim san,
Devran son kez döner, bir boruya üflendiği an,
Sorarlar sana neyi inşa ettin neyi ziyan.