İki koyun versen güdemeyeceklerin emrine vermişler onlarca kişi
İdare etsin diye vermişler…
Bir idare…
Bir daire…
Bir memleket…
Yöneticilik nedir?
Nasıl yapılır…
Okudun mu?
Hayır!
Belledin mi?
Hayır!
Ne diye koltukta oturursun.
Koltuk sana ne verecek.
Koltuğun bile fonksiyonu vardır.
Etrafında dönebilir…
Yukarı aşağı çıkabilir.
Koltuğa oturan koltuktan vasıfsız nasıl olabilir?
Nasıl ki görevde yükselme sınavları var…
Görevde alçalma sınavları da olsun…
Bu sınavı millet yapsın…
Hatta soruları da önceden versin.
Milletin sınavından geçemeyeni oturtmasınlar koltuklara…
Önceden oturmuş olanları da koltuklarıyla birlikte eve göndersinler.
Boş koltuk bile dolusundan daha işlevsel olur…
Zorbalık bir görev tanımı olabilir mi?
Beceriksizlik bir görev tanımı olabilir mi?
Kimsenin işini yapmamak görev tanımı olabilir mi?
Olur işe olmaz yapmak görev tanımı olabilir mi?
Hangi kitabın çocukları bunlar…
Veledi zina olmaya ne gerek var.
Kulağını tersten bile gösteremiyor.
Zira kulağının yerini bilmiyor.
Kulağını baldırımda arıyor.
Ne beklenir tez vakit toz olmandan başka.
Kafa kol atanlar sıkıntın da değil.
İşim yürüyor nasıl olsa.
Kör kurşundur nasıl olsa.
Bir gün seni de vurur oysa…
Adam neyse…
Balık çıkmış kavağa…
İndirmek için kıyam lazım.
Dizlerde yılların kireci…
Mevsimlerden sonbahar
Nefi yıllar öncesinden söylemiş.
Nesin keza…
Necip Fazıl keza…
Adam neyse…
Böyle saça…
Böyle tarak…