Yozgat yerel siyasetinde belki de her şey konuşuldu.
Konuşulmayan ne kaldı diye düşünüyorsanız şimdi o konuşulmayan şeyi de ben yazacağım.
Yerel siyaseti takip eden insanlar özelikle bu yıl geçmiş yıllara göre daha farklı bir durumu fark edemeyecek kadar terliler…
Kestirmeden gideyim; yerel siyasetçilerimiz siyasetin iş elbisesi olan takım elbiseyi ve kravattı terk etmiş gözüküyor.
Gerek salon programlarında gerekse solan dışı programlarda bu çizgi bozulmuş yerine daha spor kıyafetler yer almış gözüküyor.
İktidarı muhalefeti hepsi anlaşmışçasına bir format değişikliğine gidilmiş.
Deseniz ki çok mu önemli?
Bence değil.
Lakin temsil makamında olanlara yapışmış yazılı olmayan bir kurul.
Devlet büyüklerimizden olan Vali Bey bu durumu es geçmiyor.
Gerçi onlarda esnetilmiş kamu kılık kıyafet konunu var ama maşallah vali bey bu konu da son derece titiz ve kendi kılık kıyafetinde istikrarlı.
Lafı gelmişken söyleyeyim bu takım elbise ve kravat olayını en iyi uygulayan ve özel bir tarza sahip kişiyi de ifşa etmem lazım.
Bu da Bozok Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Sayın Evren Yaşar.
Oldukça şık giyiniyor.
Giydiği şeyi yakıştırıyor. 
Tarz sahibi…
Bence örnek alın…
Şık ama gösterişten uzak sanırsınız moda dergilerinin mankeni.
Maşallah demek lazım…
Bazı bürokratlar ise bir takım kazanımların arkasına sığınıp salıvermişler kendilerini.
Şimdi memur arkadaşlara diyecek lafım yok da temsil makamında olanların geleneksel yaklaşımlara muhalefet etmeleri de hoş olmuyor.
Siyasetçinin de geleneğinde takım elbise kravat vardır.
Hafta içi istisnasız giyilir.
Bazen bazı hafta sonu programlarında kravat çıkarılır.
Ama takım elbise yerinde durur.
Ben takım elbiseyi tercih edenlerden değilim.
Sosyal yaşantımda yeri yoktur.
Ama özel bir gün varsa giyerim.
Hepsi hepsi o kadar.
Belki de sırf bu yüzden başkan olmak istememiş olabilirim.
Sonuç da belki de siyasetin geldiği nokta kendi içerisinde değişimlerin olması.
Mecliste hep tek tip kıyafet olunca yerel unsularından aynı olmasını bekliyoruz.
Mamafih kamuda bu beklenti daha keskin…
İşin içine öğretmenleri de alsak herhâlde işin içinden çıkamayız.
Diyeceklerim bu kadar. Ama siz yine de bildiğinizi giyinin. Çok da önemli değil benim için…

BARIŞ’A DARBE
Galatasaray’ın Sivasspor’la maçı vardı.  Genç Metehan’ın kırmızı kart görmesi Galatasaray’ın geriden gelip maçı kazanması. Hepsi bir bayan maçın son dakikalarında Barış’a yapılan sportmenlik dışı bir hareket spor kamuoyunda infial oluşturdu.
Çok ciddi eleştiriler oldu. 
Hakeme ve özelikle federasyona…
Neler dendi neler.
Herkes yapılan hareketin nedenli hunharca olduğu noktasında.
Benim dikkatimi çeken federasyon başkanın bir takım televizyon yorumcularını arayarak dert yanması ve onları kendisine bir operasyon yapılıyor algısına ortak etmesi oldu.
İlk kez böyle bir şey görüyor.
Takımları televizyon ekranlarında şikâyet etmesi, eleştiri makamında olmayan bir kurumu sanki spor magazin programları edasıyla taraftar bakış açısını yansıtmasına bir anlam veremedim.
Olay Arapsaçına doğru gidiyor.
İşin içinden çıkmak bir yana sorunların daha da derinleşmesine sebep oldular.
Türk futbolunda milliyetçiliği bırakıp yabancı hakeme geçme zamanı gelmiştir.