Ayrılamaz oldu beyaz ile karanlık, serçe ile kartal,
Denk oldu birbirine ağu ile altın kap içindeki bal…
Ayrılamaz oldu hak ile batıl, kurt ile çakal,
Karıştı birbirine sedef ile inci, mor ile al…

Ayrılamaz oldu garip kim, hain kim, kim mert,
Kar tanesi yumuşak olsa dahi kartopu pekâlâ sert…
Ayrılamaz oldu saf ile katışık, korku ile cüret,
Acz yolunu tutarsın, mücrimi hele ki bir tekdir et.

Ayrılamaz oldu yasak ile meşru, sevap ile günah,
Kimine kadeh içre sunarlar badeyi, kimisi eder feryat ile ah!
Ayrılamaz oldu yüz ile sırt, gün ile sabah,
Tiril tiril esen bad-ı sabadan hiç anlar mı bedhah?

Ayrılamaz oldu küfür ile şükür, giysiden deri,
Yârin gönlü ile asude olan mecnun, neylesin peri peykeri.
Ayrılamaz oldu ileriden geri, kim nede mahir, neyin piri?
Bir kez insan olmaya görse âdem bela zamanından beri.

Ayrılamaz oldu nur ile kir, fezahat ile hayâ,
Oysa Dicle ayrı, ayrı akar Tuna, Meriç, Sakarya.
Ayrılamaz oldu kamış ile ney, kâbus ile hülya,
Bahtiyar kalmazsa gönül ferahnakte, ver kararı ferahfezaya.

Ayrılamaz oldu kezzap, Nil olup taşan gözdeki yaştan,
Durmuşsa zaman ne kalır bakiye başka, sancılı bir baştan.
Ayrılamaz oldu kuru ile yaş, kalp ise taştan,
Belki bulunmaz nasip cihanı arasan dahi dört baştan.

Ayrılamaz oldu abâ ile kaftan, hasım bir dosttan,
Kıymeti mi var cânın satarlar pazarlarda çoktan.
Ayrılamaz oldu nadan ile alim, hoş söz ile bühtan,
İbrahim belki bir ders alır, elma içre bir kurttan…