İstasyondaki büyük saatin akrep ile yelkovanı gibi insanların da adımları birbirleri ile yarışıyor adeta. Cer motorları insan seslerine karışırken, hoparlörlerden yükselen anons sesleri ritim tutuyor. Hummalı ve hafif telaşlı bir hazırlık var. Oturup bir köşede sessizce olan biteni seyrediyorum. Ekrandan ekrana iletişimin nostaljik olanını izliyorum. Ünsüz bir yazar olmanın böyle bir avantajı var. Herkesin içindesin herkes senden habersiz ama ben herkesin farkındayım. Bunu düşünürken aklıma Cem Karaca’nın “ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında” sözleri geliyor. 
Burada valizlerin bir ortak özelliği var, dikişleri ayrılmadan önceki son pozisyondalar hepsi. Fazla kilolarından şikayetçi insanları andıran bir halleri var. Ve onları çekiştirenler kadar yorgun görünüyor tekerlekleri. 5 ve 11’i gösterirken ortadaki büyük saatin akrep ve yelkovanı, acı bir siren çalıyor. Hareket saati geliyor Ankara'dan… Güneşin aksi yönüne başlıyor hareket. Son kez havalanan elleri ve çokta yaşlı olmayan gözleri geride bırakarak… Bilet kontrolörüne kibarca yönelttiğim “kafeterya açıldı mı?” sorusuna karşılık, aldığım “gidin bakın” cevabı şaşırtmıyor beni. Eyvallah deyip doğruca kafeteryanın olduğu vagona yöneliyorum. Çay ve suyumu alıp en arkaya gidiyor ve herkese arkamı dönerek başlıyorum okumaya. Kafeterya vagonunda bana Barış Manço şarkıları ve özel birisi eşlik ediyor. Darası alınmış söz ustası Özdemir Bey…
Şair olarak Özdemir Bey’in bende yeri ayrıdır. Her zaman söylerim durup dururken şair olunmaz diye. Ölümsüz bir sevgiliye yazdığı Lavinia şiiri ilk aklıma gelen. Özdemir Asaf’ın şiirlerinde geçen tek kadın ismi Lavinia… Mevhibe Hanım’a olan karşılıksız aşkının şiir hali.
“Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal. 
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.”
Yaklaşırken tren son durağa, kapatıyorum derginin kapağını. Önce Özdemir Bey’e sonra trene veda ediyorum.