Fazladan yenen o gıdalar için hep söylenir ya… Tabi benim söylediğim gibi “o son T-Rex atomunu yemeyecektik” şeklinde değil muhtemelen… Peki ben neden böyle söylüyorum? Açıklayalım.
Kâinat dönüşümden ibarettir. Örneğin mevsimler, canlılar, bitkiler, gece ve gündüz dönüşümden ibarettir. Suyun hareketi bir dönüşümden ibarettir. Nisan yağmurunun Aden’de bir inciye dönüşmesi bir başka örnek. Kızılırmak’ın Sivas’ın Kızıl Dağ’ından doğup Samsun’un Bafra’sında denize kavuşması bir başka dönüşüm hikayesi. Ve bir tırtılın rengarenk kanat takıp bahar çiçeklerini süslemesi bir başkası…
Tıpkı bundan milyonlarca yıl önce yaşamış, milyarlarca atomdan meydana gelen bir T-Rex gibi. O zaman biyolojik olarak canlılığının sonuna ulaşıp atomlarına hatta atom altı parçalarına ayrılan o T-Rex toprağa karıştıktan sonra neler oldu dersiniz? Milyarca ihtimal var. Osho’nun bir sözü var: “Dönüş! Neredeysen orada ol fakat yeni bir yolun içerisinde ol.” Milyonlarca yıl sonra Osho’ya bu cümleyi kurduracak olan bir iç güdü ile T-Rex atomları yine milyonlarca yıl sonra belki bir kartalın midesinde yahut yer altı sularıyla bizim Erzican’nın dağlarındaki dağ kekiklerine, o kekikleri yiyen ineğin sütüne, o sütten mamül tereyağına, o tereyağının içine aktığı Antep baklavasına ya da Hatay künefesine dönüşmüş olabilir. Dolayısıyla yazının başına dönecek olursak, söylediğim ifade şimdi daha iyi anlaşılmış olacaktır. Ancak dönüşüm hala devam ediyor. Şu an midede olan T-Rex atomu beyin hücrelerinize yerleşip orada da varlığına devam edebilir, Osho’ya ilham veren iç güdü ile başka bir yolun içerisine de girebilir. Buraya kadar ki kısım işin masal kısmıydı. Peki bu konu nereden çıktı? Açıklayalım…
Biraz geçmişe gidiyoruz. Birkaç bin yıl öncesine… Mikro aleme dair ilk görüşlerin ortaya atılmaya başlandığı döneme… O zamanlar sadece bir metafizik kavram olarak anılacak felsefi bir kavram ortaya atılıyor.
Tırnak içerisinde ifade ediyorum “ezeli ve ebedi” olan, gözle görülemeyip parçalara ayrılamayan atomlar. Farklı büyüklüklerdeki ve bugün dahi nasıl bir araya gelerek bir inci tanesini, buz çiçeğini ya da bir insan saçını meydana getiren mikro lego taşları... Yukarıda bahsettiğimiz dönüşüm mekanizmasını birleşmek ya da ayrılmak suretiyle çalıştıran atomlar…
Kimya ve fizik bilimlerinin inceleme alanı olan bu mikro lego taşları hakkında Richard Feynman’ın “büyük bir afette sahip olduğumuz tüm bilimsel mirası kaybetsek ve gelecek nesillere aktarabileceğimiz tek bir cümle olsa, hangi ifade en az kelime ile en çok şey anlatır?” sorusuna verdiği yanıt oldukça dikkat çekici. “Her şey atomlardan oluşmaktadır.”
Eski tarihlerden itibaren mikro boyutlu evrene dair pek çok felsefi düşünce ortaya atılagelsin, bilimsel olarak ilk görüşler çok daha yakın tarihlerde mikroskop gibi araçların sayesinde ortaya atılabilmiştir. Bilim dünyası için bunun fitilini ateşleyen 19.yy’da John Dalton olmuştur.
Thomson ve Rutherford atomla ilgili bilimsel görüşler ortaya koyan diğer bilim insanları olmuşlardır. Max Planck ile başlayan süreçle birlikte mikro dünyaya dair bugüne kadar ortaya atılan en önemli teori kuantum teorisi- bugün hala yeteri kadar anlaşılamamış olmakla birlikte, dünya atom altı evrenden gelecek haberlere kulak kesilmiş durumda- olmuştur. Bundan bir asır önce ortaya çıkan kuantum teorisinde – ki 2025 yılı, Birleşmiş Milletler tarafından Kuantum Bilimi ve Kuantum Teknolojileri yılı ilan edilmiştir - atom altı dünyayı ve tabiatı keşfetmek için sorulan önemli bir soru vardır.
Işık bir parçacık mıdır yoksa dalga mı? Bu soruya en muzip cevap sanırım “görünüşe bakılırsa ışık, pazartesi, çarşamba ve cuma günleri dalga gibi, salı, perşembe ve cumartesi günleri de parçacık gibi hareket ediyor.” şeklinde veriliyor. Ancak hakikat Heisenberg’in ortaya koyduğu Belirsizlik İlkesi’ne göre bir bilinmezliğin olduğunu gösteriyor.
Burada önemli bir soru daha karşımıza çıkıyor. Bu bilinmezlik neden kaynaklanıyor? Gözlem mi, ölçüm mü ya da atom altı dünya bilinmemek üzere bir iradeye mi sahip? Tam bu noktada yaratıcı-tabiat ilişkisi karşımıza çıkıyor. Yaratıcının irade verdiği mikro evren ve mikro evrenlerin oluşturduğu makro evren…
Yaratıcı – tabiat ilişkisi üzerine olan kısmı inşallah haftaya ki yazımızda konuşmaya devam edeceğiz.
Sağlıcakla kalın…