Canlı ve cansız tüm varlıklar içerisinde bulunduğu yaşam alanına adapte olurken, sahip olduğu enerjiyi en az tüketecek yolu bulurlar veya pozisyonu tercih ederler. Bu eğilim varlığı sürdürmenin önemli bir parçası olarak düşünülebilir. Fizik biliminde bu durum “Minimum enerji ilkesi” olarak ifade edilmektedir. Minimum enerji sarf ilkesinde esas olan parçaların ya da küçük birimlerin düzenli bütünler oluşturarak maksimum faydaya hizmet eğilimidir. Yani birçok sistem minimum enerji harcama ilkesi gereğince kendini düzenli sistemlere dönüştürür. Mesela göçmen kuşları ele alalım. Göç esnasında kuşların “V” şekli oluşturarak uçtuklarını hepimiz gözlemlemişizdir. Bunun sebeplerinden birisi minimum enerji sarf ilkesidir. Kuşlar birlikte bir harmoni hareketi yaparak daha az enerji harcar ve daha uzun menzilli uçuş gerçekleştirirler. Benzer şekilde küçük balıkların birlikte yüzmesi, ağaçların yapraklarını dökmesi de bu ilke ile açıklanabilmektedir. Diğer yandan kış uykusuna yatan canlılardaki temel içgüdü enerjiyi en az kullanarak hayatta kalma isteğidir. Eğer yazımı buraya kadar okuma sabrını gösterdiyseniz ne mutlu size! Minimum enerji ile ilgili temel bir farkındalığınız oluştu demektir. Peki; minimum enerji ilkesi biz insanlarda nasıl kendini gösteriyor? Şimdi buna bakalım…
Çalışma yoğunluğu, şehir hayatı derken hafta boyu yorulan insanlar, hafta sonu özellikle bu güzel havalarda kendini doğaya atar. Mangalını yakar, semaver çayını içer. Buraya kadar her şey yolundadır, haftanın stresi atılmış, taze enerji depo edilmiştir. İşte tam bu noktada insanın hücrelerinde ani bir kuantum sıçraması, ani bir aydınlanma meydana gelmiş olmalıdır ki bu da insana minimum enerji haline geçmesi gerektiğini hatırlatır. Artık nöronları insanı enerjiyi çok az tüketmesi konusunda baskılamaktadır. Bu sebeple olacak ki piknik yaptığı ve eğlendiği esnada yarattığı çevre kirliliğini toplamadan oradan uzaklaşması gerekmektedir. Çünkü kendi yarattığı çöpü toplamaya kalkışsa enerji harcayacak! Ne gerek var şimdi buna değil mi?
Yozgat’ta bulunan Kirazlı Göletinden ileri doğru gittiğinizde sağlı sollu ağaçlı, ormanlı şirin bir bölge var. Yakın zamanda gittiniz mi bilmiyorum? İşte o bölge şu an yukarıda bahsi geçen, minimum enerji ilkesine Z raporu ile ulaşan insanlarımızın el emeği göz nuru çöpleri ile birlikte baş başa bırakılmış durumda. Korkum odur ki; böyle devam ederse o bölgenin pek şirin bir tarafı kalmayacak. Mesela aynı bölgede bir başka minimum enerji sarf ilkesine uyarak fizik bilgisiyle bizleri adeta dumura uğratan bir başka model... Mikserinin içindeki artık betonu orta yere, çevrenin tam kalbine bırakan (o an için en az enerji gerektiren davranış) farkındalıklı kişi… Helmholtz’da kim ola ki? Diyeceksiniz ki: “Kardeşim çevrenin ufkuna tecavüz ediyorlar! Fizik efendim fizik… Burası sadece bir örnek. Çok yakın bir zamanda gittiğim için… Bunun gibi örnekleri çoğaltsak sayfalara sığmaz. Durduk yere gazete editörü ile karşı karşıya gelmeye gerek yok. Hem de lafın tamamı deliye söylenir. Son olarak eğer yazımı buraya kadar okuduysanız gerçekten tebrik ederim. Çünkü nöronları, pek çok kişiyle minimum enerji sarf ilkesi gereğince bu yazıyı okumaması için mücadele edecek. Ortada bir yanlış var, fizik yanılıyor olabilir!
Kalın sağlıcakla…
Minimum Enerji Sarf İlkesi: Fizik Yanılıyor Olabilir!
İbrahim Aslan
Yorumlar