Lübnan da  yaşanan olaylardan haberiniz vardır.
Bazı kişilere ait çağrı cihazlarının patlaması akıllara durgunluk veriyor.
Bu Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karadan yürüterek İstanbul fethetmesiyle başlayan yeni bir çağ gibi farklı bir çağın  başlangıcı oldu.
Teknoloji çağından bizim Z kuşakları çağrı cihazlarının ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyordur.
Lakin bizim jenerasyon iyi bilir.
Bir devrim niteliğindeydi.
Cebinde taşıdığın küçük bir cihaz sizi arayan birilerinin olduğunu söylüyor sizde sonra sabit bir telefondan o numarayı arıyordunuz.
Cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla bu icat rafa kalmıştı.
Üçüncü dünya ülkelerinde demek ki hala varmış.
Ya da haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla Hizbullah güvenlik açısından takip edilebilir, dinlenebilir cep telefonlarından daha güvenli bir liman olduğunu düşündükleri bu esti tip haberleşme cihazını kullanıyor olabilirler.
Yahu arkadaş sen onu nasıl patlattın, onlarca kişiyi öldürdün, binlerce kişiyi yaraladın hatta sakat bıraktın.
Tamam dinleniyoruz…
Takip ediliyoruz.
Amenna da elinize bebek emziği gibi düşürmediğimiz bu cihazlarla kendi suikastçımızı cebimizde taşıyormuşuz…
Bizleri paranoyak yapacaklar.
Akşam telefonla bakıştık.
Etme dedim kendisine…
Güvenemedim akşam yatarken gittim uzak bir yere koydum.
Dünya artık eskisinden daha güvenli bir yer değil…
Hani şu Amerikan filmlerinde gördüğümüz abuk sabuk bilim kurgu filmleri gerçekleşiyor gibi…
Maalesef orta doğu coğrafyası haçlı mantığı güdenlerin deneysel bir laboratuvarı haline dönüşüyor.
Bilinmedik silahlardan…
Biyolojik silahlara…
Şimdi yaşanan ise akla mantığa sığınmayan masum bir cihazın silah haline dönüştürülmesi…
Bakalım daha neler göreceğiz.
Buradaki el her ne kadar İsrail olarak gözükse de Haçlı hayali kuran birçok devletin bunun içinde olduğunu düşünüyorum.
Tüm dünya Filistin halkına yapılan zulme seyirci kalırken şimdi o bölgedeki ülkeleri savaşa çekmek istenmesine de seyirci kalıyor.
Tesadüfe  bak ki  bu duruma karşı çıkacak  Çin ve Rusya kendi iç sorunlarıyla boşuyor
Büyük hayalin gerçekleşmesi, tüm bunların meşru olabilmesi için “düşmana” ihtiyaç var.
Ortak düşmanlara daha çok ortaklı saldırılar lazım.
Bu duruma şaşırmıyoruz elbette.
Lakin sabırda taşmak üzere…
Top yekûn bir savaşın bilmem kaçıncı kez arifesindeyiz.
Bu savaş bir gün çıkacak.
Çok insan ölecek…
Haritalar yeniden çizilecek.
İslam dünyasını olmayan birliğinden dolayı da kazanan tarafta da olamayacaklar.
Sonuçta güzel ülkemizin dört bir yanı nasıl  ki denizlerle çevriliyken şimdi dört bir yanımız savaşlarla çevrili olacak.
Bizden geçti de umarım çoluk çocuk rahat eder, yeni nesiller daha barışçıl bir dünya da yaşar.