Hemen açıklayalım.
Birgün avcılar, ormanda bir kurdun peşine düşmüşler. Canının tehlikede olduğunu anlayan kurt, bir aşağı bir yukarı, bir sağa bir sola koşuşturduysa da nafile. Peşindekileri bir türlü atlatamamış. Sona yaklaştığını düşünen kurt, o sırada ormandan geçen bir köylüye rastlamış. Yapacak başka bir şeyi de olmadığından köylüden yardım istemeye karar vermiş ve köylünün önünde diz çökerek yalvarmaya başlamış. “Ey insan, şu avcılar peşime düştüler. Onlardan kaçacak takatim kalmadı. Eğer beni yakalarlarsa öldürürler. “Lütfen benden yardımını esirgeme!” demiş. Köylü kurda şöyle bir bakmış, düşünmeden elindeki çuvalı açmış, kurdun çuvalın içerisine girmesini söylemiş. İlerde çok pişman olacağını bilmeden… Çuvalın ağzını bağlayıp, sırtına vuran köylü başlamış ormanda yol almaya. Bir süre gittikten sonra avcılarla karşılamış. Onu gören avcılar, köylüden etrafta bir kurt görüp görmediği sorusuna olumsuz yanıt almışlar ve oradan ayrılmışlar.
Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra, sırtındaki çuvalı indirip kurdu bırakmış. Vakurlu ve gururludur bizim köylü hani kurdun hayatını kurtardı ya… Tabi anatomik bir organını kurtaran (teşbihte hata olmasın) kurt için durum hiç de öyle değilmiş. Avcılardan kaçarken aç ve bitap düşen kurt bizim köylüye dikmiş gözünü. Yiyecek adamı.
- “İyi ama ben senin hayatını kurtardım” dese de köylü nafile…
Devam ederken kavga kurt ile köylü arasında bir fikir gelmiş akıllarına. Öyleyse demişler ormanda karşımıza ilk çıkan üç kişiye danışalım onlar hakem olsunlar. Böylece kaderimize razı olalım. Karşılarına ilk çıkan kısrağa durumu etraflıca anlatmışlar. Kısrak da sanki o anı beklermiş gibi başlamış dert yanmaya.
- “Yıllarca sahibime hizmet ettim. Her türlü yükünü itina ile çektim. Yaşlanıp güçten düşünce ne mi oldu? Kendimi kapı önünde buluverdim. Ben iyilik falan anlamam” demiş.
Kısraktan aldığı cevaptan endişe duymaya başlayan köylü ikinci karşılaştıkları köpekten de benzer cevaplar alınca, “üç kişi diye anlaşmıştık” diyebilmiş.
Derken bu sefer karşılarına tilki çıkmış. Durumu ona da anlatmışlar. Tilki bakmış tabloya, kurttan da zaten nefret ediyor, hemen kurnaz bir plan yapmış kendince.
- “Her şey tamam da sen o küçücük çuvala nasıl sığdın ona bir türlü akıl erdiremedim, gözümle görmeden inanmam” demiş tilki kurda.
Kurt bakmış bu işin oluru yok çaresiz girmiş çuvala. O anda tilki köylüye işaret vermiş, durumu anlayan köylü bağlamış çuvalı hemen ve kurtulmuş kurt belasından.
Anatomik organını kurtaran bu kez köylü olunca ne yaptı sanırsınız? O da bu kez gözünü tilkinin postuna dikmiş.
İyi olan mı mağdur, iyiyi oynayan mı, yoksa suçlu mu mağdur?
Yapılan iyiliğin karşılığı fenalık olursa, iyilik biter. İyiliğe karşı fenalık insanın değil insanlığın felaketi olur.
Kalın sağlıcakla.